23 Eylül 2015 Çarşamba

Twenty Again

Bugünlerde harika bir dizi izliyorum. Twenty Again. 8. bölümü bitirdim yani yarıladım diziyi ve hakkında yazmak için buraya geldim. Genelde bitirmeden yazıyorum dizilerin yazısını sonuçta bitirinceye kadar kim öle kim kala. Güncel izliyorum dolayısıyla bir ay kadar var daha bitmesine. E bir aya kadar mani olmazsa okula çoktan başlamış olacağım. Buraya yazmak okul açılınca mümkün olacak mı, bilmiyorum bile. Neyse işte. Ama şundan eminim bu dizi beni hayal kırıklığına uğratmayacak yani birazdan bahsedeceğim güzel duygularım kalan sekiz bölüm sonunda da sürecek.


38 yaşında, 19 yaşında beklenmedik bir şekilde hamile kaldığı için evlenen ve kocasının peşinden Almanya'ya sürüklenen bir kadının geçen yıllar sonunda artık değişmesine karar verdiği hayatının hikayesi diyebilirim dizi için. Ama tabii ki bu değişim fikri durduk yerde peyda olmamıştır. Adi bir mahluk olan kocası ondan boşanmak istemektedir. Bu kadar yıl birlikte olduğu, kendisine hayatını adamış olan karısını artık kendine layık bulmamaktadır. Ama gidecek bir yeri, yapacak bir şeyi olmayan daha doğrusu kocası, oğlu ve evinden başka bir yaşamı hayal edemeyen karısı yani Ha No Ra boşanmaktan ölesiye korkmaktadır. Boşanmaya çözüm olarak kocasının seviyesine yetişmek amacıyla deli gibi çalışıp eninde sonunda bir üniversiteye yerleşir. Lakin bu üniversite hem kocasının profesör olarak çalışmaya başlayacağı hem de oğlunun okuyacağı üniversitedir. Kimse onun üniversiteye gitmesine razı değildir o da gitmeme fikrine kendini alıştırmaya başlar. Tam da böyle günlerden birinde check-up yaptırmak için hastaneye gider. Hastanede isim karışıklığından başka birinin tahlil sonucu kendisine söylenir ve sonuç da pankreas kanseridir, altı ay ömrü kalmıştır. Altı ay ömrünün kaldığını öğrenen aşağı yukarı her insanın yapacağı gibi o da kalan zamanlarını istediklerini yaparak geçirmeye çalışacaktır. Bu süreçte ona yardım edecek kişiler elbette vardır, lise arkadaşları gibi...


Diziyi o kadar sevdim ki... Bunun için yeterince sebep olduğuna inanıyorum. Bir kere oyuncular çok iyi seçilmişti. Senaryo çok iyiydi. Daha ne olsundu. 
Zaten senaryo 49 Days gibi bir senaryo harikasının senaristinden çıkmaymış. Gerçek bir profesyonelden çıkma olduğu çok belli, senaryoda saçma dediğim bir şey yok, boşluk yok ve izlerken gerçekten bir dakika bile sıkılmıyorum. 
Sadece garipsediğim bir şey var. 38 yaşında birinin üniversiteye gitmesi Türkiye'de de bu kadar tuhaf karşılanıyor mu yahu? Hiç sanmıyorum. Bir kere 38 hiç de geç bir yaş değil ve geç bir yaş olsa bile insanın öğrenme aşkı 100 yaşında da sürebilir. Ama dizide sanki çok garip bir şeymiş gibi herkes kadının üniversiteye gitmesine şaşkınlıkla bakıyor, öğrencisinden hocasına. Sanırım bir tek bu detaydan rahatsız oldum. O da belki bir Kore gerçeğidir, sosyal mesaj vermesi açısından senaryoda gereklidir diye düşünüyorum.

Anlatılacak çok şey var aslında ama karşılıklı muhabbet etmek isterim bu dizi hakkında daha çok. Kısaca söylemeliyim ki, izlenmesi gereken bir dizi bu. Lamı cimi yok.

(Roy Kim'in OST söylediğini belirtmeyi unuttum. Do Not Love Me OST'nin adı. Diziyle ilgili her şey gibi o da çok güzel *-*)

5 Eylül 2015 Cumartesi

Reply 1988 Hakkında Kaygı Dolu Bir Yazı

Reply 1988'i çekileceğini ilk duyduğumda bendeki sevinci görmeliydiniz. Uça coşa kızlara haber verdim, kardeşime telefon açtım falan filan... Bu sevinç bir süre devam etti ta ki 'başrolü Girl's Day Hyeri oynayacak' haberleri çıkana kadar. Başladı bende bir sinir hali. Ama yapımcılar yalanlıyorlar, "henüz seçme aşamasındayız" diyorlar. Ben de kendi kendimi teskin etmeye çalışıyorum, "beste bak kesin değil daha, üzülme, onu mu seçecekler" diye avutuyorum kendimi. Ve bir haberle yıkıldı tüm umutlarım: "Hyeri, Reply 1988 başrolü olarak seçildi". 
Bu meseleye niye bu kadar takık olduğuma gelelim. Reply 1994 benim en sevdiğim dizidir. Reply 1997 de top5 listemde yer alır. Dolayısıyla Reply 1988 hakkında çok umutlu olduğum, heyecanla aylardır beklediğim bir dizi. Hyeri'yi bu diziye uygun bulmuyorum çünkü gerçekten estetikli gibi duruyor yani estetikli mi bilmiyorum, anlamam bu işlerden ama gerçekten öyle duruyor. 1988'de ne estetiği Allah aşkına. 



Baksanıza tipine. Çirkin, güzel demiyorum. Ama 80'lere uygun değil görünümü. Gerçi makyajın da etkisi vardır ama ne bileyim 80 aurası yok kızda. 
Hyde, Jekyll and Me'de de oynamış. Ama orada beğenen görmedim oyunculuğunu. Umarım iyi oynar, umarım utandırır beni. Ekime kadar önyargılarımdan arınmaya çalışacağım.


Beklentimi bir nebze yükseltense Park Bo Gum. O da kadroda ve geçenki Remember You yazısında da bahsettiğim gibi, kendisi bugünlerde parlayan bir oyuncu. Umarım '88 başarısını en tepelere taşır.

'94 kadrosundan kalma Sung Dong Il ve Lee Il Hwa dışında bir de Samcheonpo var yani Kim Sung Kyun. Pozitif bir katkısının olacağını umuyorum.


Bir olumsuz düşüncem de serinin üçüncü durağında artık suyun çıkacağı. Senaristlere kalmış artık, diğer iki harikayı yazan insanlar umarım bunda fail vermezler.

Tüm olumsuz düşüncelerime rağmen yine de heyecanla bekleyeceğim Reply 1988'i. Umarım izlediğim gün kuruntularımla dalga geçerim.
                             
Bu kötümser yazıdan dolayı affınıza sığınır, yine de zevkle okumanızı temenni ederim             

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Takip Ettiğim Güncel Diziler vol.3-Remember You

Bu yaz izlediğim güncel diziler içinde en iyisi Remember You idi. Beklentiler ile ilgili teorim geçerli hep. Bir şey beklemezsen olumlu yönde, beklersen olumsuz yönde şaşırıyorsun bu dünyada. Bu diziye de, tüm samimiliğimle söylüyorum, sadece Seo In Guk için başladım. Gerçekten hiçbir şey beklemedim ama sonuç olarak ilk bölümden son bölüme kadar zevkle izledim.


Dizide bir tek Seo In Guk'a partner olarak vere vere Jang Na Ra'yı vermelerinden rahatsız oldum. Aralarında 6 yaş var ve bu yeterince sinir bozucu bence. Hani bir tek Jang Na Ra değil çünkü. In Gukcuğuma hep nunaları layık görüyorlar, çirkin nunaları. Ama bu sorun sadece ilk başlarda bir sorundu, sonraları rahatsız olmamaya başladım. 


İzlerken düşündüm, Seo In Guk bence gayet iyi bir oyuncu. Oynadığı dizilerin çoğunu izledim, hiçbirinde oyunculuğundan yakınmadım. Geçen yaz mesela, şebelek cinsten liseliyi oynamıştı, o halini bile sevmiştim. Zaten '97, tarihindeki en güzel dizidir In Guk'un. Tarihi dizi de çekti. Bu rol de üstün zeka-flower boy rolüydü. Onu da gayet iyi oynadı.



Polisiyenin kalitelisindendi dizi. Aptal saptal boş boş koşuşturmaca yoktu, daha ziyade psikolojik gerilime yakındı. Bu özelliğini tüm bölümlerde muhafaza etti. 
Jang Na Ra, özel bir polis ekibinde çalışıyor, Seo In Guk da bahsettiğim üstün zeka+öldürücü yakışıklılık rolünü üstleniyor. Dizi genel olarak cinayetler ve başrollerin sır dolu yaşamlarını konu alıyor. 

Şu arkadaşlara değinmeden edemeyeceğim, Jang Na Ra'nın ekibi:

Polis mi abi bunlar ya?! Resmen marka modeli, bu kadar olur. Hepsi(?) ayrı ayrı harikaydı gerçekten.

İlk bölümlerde -ve sonra birkaç sahnede daha- Kyungsoo'nun konukluğu diziyi taçlandırdı.

 

Yönetmen beye de teşekkür etmeden geçemeyeceğim, çok güzel sahneler vardı, like this:


Sonracığıma yazar da çok başarılıydı, birkaç eksik nokta bulsak da izlerken genel anlamda tatmin etti. Zaten kendisi Protect the Boss'ın da yazarı imiş. 

Bu dizi bir genç yeteneği de ünlü yaptı: Park Bo Gum. Dizide birçok kişinin favorisiydi kendisi. Hak ediyor doğrusu. Ekimde Reply '88'de izleyeceğiz inşallah Bo Gum-shi'yi.


İzlemeyenlere bu diziyi önermemin bir sebebi de OST'leri. Lim Kim ve Dear Cloud'ın söylediği şahane OST'ler için bile izlenir Remember You, demedi demeyin!

     Sevgiler        

22 Ağustos 2015 Cumartesi

When Marnie Was There

When Marnie Was There, geçen yıl yayınlanmış bir Studio Ghibli yapımı. Bense henüz izleyebildim ve çok beğendiğim için buraya koştum, sizler de izleyin diye.


Kısaca konusundan bahsedeyim. Anna, annesi ve babası o çok küçükken hayatını yitirmiş bu yüzden bir aile tarafından evlat edinilmiş, 12 yaşında, astım hastası bir kızdır. Kendisini onu evlat edinen aileye çok yakın hissetmemesinden dolayı sorunlar yaşamaktadır. Annesi, astımına iyi geleceğini düşünerek onu kırsalda yaşayan akrabalarının yanına, tatile yollar ve takdir edersiniz ki macera da burada başlar. 
Kasabadaki bataklığın karşı kıyısında bulunan perili köşk vari ev, geldiği günden beri Anna'yı cezbetmektedir. Bir gün karşıya geçer ve orada Marnie isimli, daha önce rüyalarında gördüğü kızla tanışır. 



Kapanış şarkısını Priscilla Ahn söylüyor, gerçekten çok güzel bir şarkı:
                                    

Çok etkilendiğim bir film oldu kısaca. Bunaldıysanız, kafa dinlemek istiyorsanız sadeliği, akıcılığı, dinlendiriciliği ile sizi tatmin edecek bir film olacaktır. Geciktirmeden izleyin.

6 Ağustos 2015 Perşembe

Blogger Life Mim'i

Yine bir mim ve yine Paul'dan. O da olmasa, ne yapacağım bilmiyorum mimsiz hayatımda :D
Üstelik son sorunun cevabında yer vermiş bana, yani bu öylesine bir mim pası değil, anlamlı, özel bir mimleme *-*
Konu da çok zevkli, blogcu hayatıyla ilgili sorular falan.
Gerçi ben yarım yamalak blogcuyum, bu mimi cevaplama hakkım var mı, emin değilim.

Neyse, başlayayım artık.

1-  Blogger denilince aklınıza gelen 3 şey nedir ?
Kafa insan. Çok fazla blogger tanıdığım yok ama okuduğum blogların hepsini kafa insanlar oluşturuyor.
Kitap okuyan insan. Farklı türlerden de olsa gördüğüm çoğu blogger gerçekten iyi birer okuyucu.
Koreyle ilgilenen insan. Bu biraz benim ilgi alanım doğrultusunda oluşan bir sonuç. Tanıdığım her blogger Kore'nin filminden, dizisinden, müziğinden, kültüründen... yani bir ucundan tutmuş kişiler.

2- Kişisel blogları mı, yoksa gezi, güzellik, moda bloglarını mı tercih ediyorsunuz ?
Kişisel bloglar. Diğer üç tarzda da takip ettiğim blog yok. 

3- Blogger olmanızda etkili olan en önemli şey nedir ?
Blog okumayı sevmem. Yazmanın da okumak kadar eğlenceli olduğunu düşünmem. Sanırım bu. İki yıl önce bu zamanlar blogu açmamda beni tetikleyen buydu.

4- Örnek aldığınız bloggerlar var mı ?
Yok ya. Olsa bu kadar tipsiz olmazdı bu blog :D

5- Şu anki mesleğin nedir veya hangi mesleği seçeceksin ?
Şu an öğrenciyim ve şimdilik avukat olmayı düşünüyorum ama iki ay öncesine kadar DİB'de çalışmayı düşünüyordum yani bugün söylediklerim yarın yapacaklarımı bağlamaz.

6- En sevdiğin blogger arkadaşlarını yazmanı istiyorum desem ?
Blogger arkadaşım başta da söylediğim gibi pek yok. Onun yerine takip ettiğim blogları yazsam?
-Birincilik kesinlikle Nabrut'a gider. Yazdığı her şeyi okuyorum neredeyse, dizi yorumları favorim.
-Paul'u burada anmasam olmaz. Entelektüel bakış açıları, yazılarını daha da okunulası kılıyor.
-Gebbu da bu kategoride. Denk geldiğim yazılarını okur, beğenirim.
 -Eskaymak da uzun süredir takip ettiğim bloglardan. Severek izliyoruz :D
-Lapland blogu, ne izleyip izlemem konusunda olgun tavsiyelerine güvendiğim bir blog ve benim için bir izleme rehberi.

Bu arkadaşlar -Paul hariç dolayısıyla :D- mimlendi aynı zamanda. Artık gören, duyan olur ve cevaplar umarım soruları ^^

Hadi bana eyvallah


4 Ağustos 2015 Salı

Saçmamaçsız Mim

Değerli yazar Paul bana mim yollamış, gayet komikli, eğlenceli bir mim.
Ben de teşekkürlerle cevaplıyorum.

1 ) Odanızda veya evinizde orada olduğunu unuttuğunuz bir nesne bulun. Bu nesne ile bir anınız var mı?

İngilizce sözlüğüm sanırım. Gerçi biraz düşününce yerini hatırladım ama uzuuun zamandır elime dahi almıyorum kendilerini. Önceleri roman okumaktan daha çok severdim sözlük okumayı. Şimdi... İnternet gibi bir kolaylık olunca sözlük, ihtiyaç sınıfına bile girmiyor. Bu vesileyle sözlüğümün varlığını hatırlamış oldum, gidip karıştırayım biraz :'')

2 ) Aklınıza gelen soğuk bir espriyi yazın . Eğer aklınıza gelmiyorsa 2-3 kelime saçmalayın

Saçmalanmaz taranır asdfghjkkjh bu da çok iğrenç oldu ya

3 ) Yine aklınıza gelen biri ya da nesnenin adı ile akrostiş yazın ama yazdığınız akrostiş az ya da çok o şey veya kişi ile ilgili olsun .

Biraz hüzün, biraz heyecan
Lak lak da dahil bunlara
Ortak duygular paylaşmaktı asıl isteğim
Galiba gelirken buraya

4 ) Seni kim mimlediyse şimdi onun blogunu -sitesini- açıyorsun ve onun bu soruya verdiği cevaptan ilginç bir kelime seçiyorsun . Ve döngünün devam etmesi için yine ilginç uzun ve saçma bir cümle kuruyorsun . Lütfen ben bir kuş gördüm .Yada bizim evde oyuncak ayı var gibi cümleler olmasın olabildiğince uzun ve saçma cümleler olsun . Hadi saçmalama potansiyeliniz görelim :D

O gün, o, güneşin bulutların arasından sızmak için çırpındığı sonbahar günü, şopar kılıklı genç uzanıp tembellik ettiği çimlerin üzerinde gördüğü karahindibayı üflendiğinde havaya, kim bilebilirdi ki bu karahindibanın uçucu kısımlarının kulağıma kaçıp beni sağır edeceğini ve dolayısıyla tüm bu saçmalıkları dinlemekten alıkoyacağını?



Saçmalama konusunda hiç iyi değilim, değil mi? Yine de eğlendim ben, tekrar teşekkürler Paul ^^

Mimlemeye gelince.. Hakkımı Eskaymak'tan yana kullanıyorum :'') Umarım eğlenerek cevaplarsın ^^

30 Temmuz 2015 Perşembe

Takip Ettiğim Güncel Diziler vol.2-The Time We Were Not In Love

Bu yazı benden Choi Won'a gelsin.


Bu diziyi izlerken eğleniyorum fazlaca. Oyuncu kadrosu, konu, sahnelerin sevimli sempatik bir tarzda ilerleyişi bağlıyor diziye.


Dizi başlamadan çoook önce beklemeye başlamıştım zaten ve afişler geldikçe o bekleme süresi dayanılmaz hale gelmişti.


Ya baksanıza şunların güzelliğinee *-*


Konuya değinmek gerekirse Choi Won(Lee Jin Wook) ve Oh Ha Na (Ha Ji Won) şu an 34 yaşında olan, 17 yıllık arkadaşlardır. Oh Ha Na, işinde başarılı olmaya çalışan, çalışkan bir kariyer kadınıdır. Choi Won ise bir hava yolu şirketinde çalışmaktadır. Choi Won ve Oh Ha Na komşu olmalarının da getirisiyle 17 yıl boyunca neredeyse hiç ayrılmamışlardır. Özellikle Won, Ha Na ne zaman sıkıntı çekse, düşünmeden onun yanına koşar. Dizi onların arkadaşlıklarının nasıl aşka dönüşeceğini konu alır.




İkinci adamımız Cha Seo Hoo(Yoon Kyun Sang) ise ünlü bir piyanisttir. En son 8. bölümü izlemiş biri olarak diyebilirim ki, bazı sebepleri olsa da kazanovamsı bir bad boy bu arkadaş. Birçok şey hala gizemini koruduğu için çok yorum yapamayacağım.


İlk dört bölümde Cha Seo Hoo ortaya çıkmıyordu ama sonra bir çıktı pir çıktı, Ha Na'nın vukuatlı eski sevgilisi olarak. 

İlk dört bölümün ikinci erkek boşluğunu Ki Sung Jae(L) kapatıyor. Ha Na'nın yanında çalışan stajyer olarak.


 İkinci kız ise Lee So Eun(Choo Soo Hyun) isminde Choi Won ile aynı şirkette çalışan bir hoobae. Kendisi dizinin en başında Won'u gözüne kestirdi ve gayet cüretkar bir biçimde onun peşinden koşmakta.



Yan rollerden de değinmek istediğim biri var, Won'un kuzeni, Choi Mi Hyang(Jin Kyung)



Kendisine değinmek istiyorum çünkü onda gelecekteki kendimi görüyorum. Yaşı ilerlemiş ama evlenmemiş, işi haricinde sadece fangörllük için yaşayan biri :D 

Dizide en sevdiğim kısımlar Ha Na ve Won'un lise zamanlarına yapılan flashbackler.




OST'leri de aşırı ötesi güzel olan bir dizi bu aynı zamanda:

-KyuHyun gibi bir musiki dehasından The Time We Were In Love 
-OKDAL'dan My Love Song 
-Jung Seung Hwan'dan The Time I've Loved You
-Every Single Day'den Maeumi Gane, 
şimdiye kadar dinlemiş olduklarım. Aralarından en sevdiğimi seçmek çok zor, zira hepsini çok beğendim.

OST'lerin devamı gelmekte. Suzy de söylemiş bir şarkı ama henüz dinlemedim ben. Ama bu dört şarkı da o kadar güzel ki, yanlarına gelecek olanlar da ümit veriyorlar.


Kısaca her yönüyle tavsiye ediyorum bu diziyi size. Sanıyorum, pişman olmazsınız.


Bu yazı da bu kadardı. Sevgiler, saygılar 

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Takip Ettiğim Güncel Diziler vol.1-Mask


Sanırım şu sıralar en popüler dizi Mask. Gerek yüksek reytingleri gerek bağlayıcı konusu gerekse çoook ünlü kadrosu sebebiyle birçok kişi bu diziyi takip ediyor. Ben de bu diziyi izliyorum. Aslında karakterime hiç uygun değil, yoğun bir şekilde entrika var dizide, çok sahnede de sıkılıyorum ama garip bir şekilde izlemeden edemiyorum. Kolaylıkla bir diziyi yarım bırakabilen ben, bu diziyi bırakmadım, bitireceğim de bu gidişle.


Konusu hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse, Byun Ji Sook (Soo Ae), babasının borçları sebebiyle zor bir dönemden geçmektedir. Seo Eun Ha isimli, Ji Sook'un ne ikizi ne de akrabası olan bir kadın tıpkı Ji Sook gibi görünmektedir yani onun görsel ikizidir. Bir inanca göre görsel ikizlerden hangisi diğerini önce görürse o, önce ölecektir. Ve bu makus talihe sahip olan kişi Seo Eun Ha'dır. 
İşlerin kendisi için gittikçe kötüye gitmesi ve zalim, intikam düşkünü bir eniştenin planları sayesinde Byun Ji Sook, Seo Eun Ha'nın yerine geçer ve onun ölmeseydi evlenmek zorunda olduğu SJ Grup'un varisi Choi Min Woo(Ju Ji Hoon) ile evlenir. 


Enişte çoğunuzun 'Vampir Savcı' olarak tanıdığı Yeon Jeong Hoon. İlk başlarda adamı boğup atmak istiyordum ama bir süredir kendisine gizli bir hayranlık güdüyorum -sanırım giz kalktı ortadan-.

(Genelde böyle bakıyor)

(Ya da böyle)

(çoğunlukla böyle takılıyordu, psikopat yanı baskın)

Sanırım kendisine ilgim adamakıllı ağlamasını gördükten sonra başladı, ağlamasını yani insan yanını. Diziye başlarken temel sebep Ju Ji Hoon'du ama şimdi kendisiyle ilgilenmiyorum bile :D


Bu arkadaşın bir de karısı var ki kendisi Min Woo'nun ablası olur. Babaları bir, anneleri farklı kardeşler. Yalan dolan, oyun düzende birbiriyle yarışan bu iki eşten aslında daha masum olanı Choi Mi Yeon(Yu In Young). Çünkü o kadının mazereti daha geçerli, o yaptıklarını kocasını çok sevdiği, ondan ayrılmaktan korktuğu için yapıyor.

(hepimize karşim)

Bu sahne efsoydu ya, çok güldüm. Güya selca yapıyorlar :D Suk Hoon-shiiii

(Screen Shot'ım reel :D)

(asdfghjklkjhgfdghjkjhg)

Aa, unutmadan bir de Hoya var dizide. Yan rollerden, Ji Sook'un kardeşini oynuyor.


Dizi bitmeye yaklaştı. Dolayısıyla başrol çiftin vıcık vıcık sahneleri arttı. Bu da beni diziden soğutuyor. Neyse ki Suk Hoon-shi hiç boş durmuyor. Belki biraz da bu yüzden seviyorum onu :D


İzlemediğim dört bölüm kaldı ama yine de diziyle ilgili kesin kanaatimi belirteceğim, izleyin vakit kaybetmeden. Çünkü dizinin muhabbetini yapmak çok zevkli oluyor. Üstünde oturulup sohbet edilecek dizi. Birkaç kişi sözleşip izlerseniz daha zevkli olur anlayacağınız. 

Size bir adet tatlış Suk Hoon-shi ile veda ediyorum, diğer yazıda görüşmek üzere. Esen kalın ^^





1 Temmuz 2015 Çarşamba

Producer

Producer'ı önerip önermeme konusunda çok kararsızım. Dış etkilerden tamamen bağımsız düşünürsem, kesinlikle öneririm. Lakin başkalarının neler söylediklerini düşününce tereddüt ediyorum.


Şahsi kanaatim dizinin gayet güzel olduğudur. Herkesin izleme zevki çok değişik oluyor cidden. Ben kolay kolay dizi bitiremem, birçoğunda sıkılırım, klişe bulur yarım bırakırım. Bu diziyiyse büyük zevkle izledim, upuzun bölümleri -final bölümü neredeyse iki saatti- beni baymadı. Ama izlerken sıkılan, diziyi anlamsız bulan çok kişi olmuş. 


Burada ayırt edici olan sizin ne aradığınız sanırım. Şayet sürekli olay, heyecan, macera ya da entrika arıyorsanız Producer'ı tavsiye edemem. Ben dizilerde en çok saf, yalansız dolansız arkadaşlıkları ve benzeri basit şeyleri severim. Olağanüstülük aramam genelde hatta bazen olağandışılıklardan rahatsız olurum. Bu yüzden dizi tam bana uygundu.
25 yıllık dostlar Ra Joon Mo ve Tak Ye Jin tam da bana hitap eden bir arkadaşlığa sahiptiler. O bile yetti.






Aynı zamanda Kore tvlerinde eğlence bölümüne dair pek çok şey öğrendim. Çok lazımdı değildi evet ve gerçekler mi bilmiyorum da zaten.

Şu Cha Tae Hyun'a sevgim bitecek mi, bildiğim yok. Ölüyorum adama, öyle böyle değil.




Tak Ye Jin'in özellikle ilk bölümlerdeki halleriyle kendimi çok bağdaştırdım niyeyse. Ondan mıdır nedir çok sevdim Ye Jin'i



Dizide öyle bir Baek Seung Chan tatlışı vardı ki bilgisayarın içine elimi sokup yanaklarını koparıncaya kadar sıkmak istedim 







normalde öyle bir Kim Soo Hyun sevgim falan yoktu ama bu dizi çok şey başlattı



Şu sahneyi çok sevdimdi:


IU'nun oyunculuğuna dair önyargılarımdan da kurtuldum, kız tükürdüğümü yalattı bana, oyunculuğu da şarkıcılığı kadar olmasa da iyi yani









Ya şu dörtlü sahnelere bayıldım. Bakın söylüyorum, aşkmış meşkmiş, hikaye bunlar. Gerçek olan arkadaşlıktır. 



Seung Chan-Ye Jin moments da fenaydı hani. Çocuk falan diyorsun ama bunun namja hali fena olur demeden de geçemiyorsun.




Ye Jin'leyken hep şu gülmesini zor tuttuğu ifadeyi takınıyordu ya saf çocuk :D


Dizinin en sevdiğim yanlarından biri de bölüm bitmeye yakınken çok güzel bir şarkı eşliğinde o bölüm üstünde durulan kişilerin sonra ne yaptığı falan gösteriliyordu. Çok güzeldi o sahneler.

Özellikle şu şarkı çaldığında acayip mutlu olmuştum:


Bir de şu:


Şu şarkıyı da çok seviyordum:


Şu zaten vazgeçilmez:


IU'nun söylediği OST da çok tatlış, çok güzeldi:


Diziye konuk olan oyunculardan da söz etmezsem olmaz lakin hepsinden söz etmem o kadar zor ki. O yüzden ben de en sevdiklerimden bahsedeceğim

Jang Hyuk, epilog kısmında Ye Jin'in ex'ini oynamıştı :D (ep.3)



Lee Seung Ki kendini oynadığı zaman acayip komik oluyor, iyiliksever görünümden çok iyi espri çıkıyor :D (ep.6)


Go Ara IU'nun sahte en iyi arkadaşı ve gerçek düşmanıydı :D (ep. 8)



 

En süper konuklar da Roy Kim ve Jung Joon Young'du. Cindy'nin antilerini oynadılar. O sahne cidden komikti :D


Söylenecek bir şey kaldı mı emin değilim. İnşallah kalmamıştır. 
Milletin hiç beğenmediği diziye ben nasıl bu kadar uzun yazı yazdım ya? 

TÜM FOTOĞRAFLAR DRAMABEANS'TEN.