1 Eylül 2021 Çarşamba

saat 23.32, çok yorgun ve uykuluyum fakat uyumamak için direniyorum. çalışan insanlar, işten eve gelince ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar, uykuları geldiklerinde uyumayıp kendilerine zaman ayırmaya çalışıyorlarmış günümüzde. bunun doğrudan karşılığı olan bir terim de varmış hatta ama neydi hatırlayamadım. aksini yaptığımızda hayatımız sadece işe gitmek ve uyumak döngüsüne evriliyor, bu da çok değersiz hissettiriyor. ben de böyle hissediyorum fakat uyumadığımda da çok hayırlı işlerle meşgul olduğumu söyleyemem. bugün akşam, zamanımı neredeyse tamamen boşa harcadım. öyle boş boş yattım aslında, uyusam daha mantıklı olurdu. yaptığım tek faydalı iş elimdeki kitabı bitirmek oldu. esasında akşamları yapmak istediğim çok şey oluyor: ders çalışmak, dizi izlemek, resim falan yapmak hatta. ama bir-iki bölüm dizi izlersem kendimi bayağı iş başarmış sayıyorum, çünkü tembellik. halbuki zaman çok kıymetli, ben biraz ders çalıştım, kitap okudum diye değeri artmayacak elbette ama belki kendimi biraz daha düzgün yaşıyormuşum gibi hissederim. bu ara varoluşsal krizlerimin doruğundayım zaten. bir de böyle boş boş durunca iyice canım sıkılıyor. işin kötü yanı hiçbir şey yapacak halim de yok. başa döndük, çok yorgun ve uykuluyum gerçekten. ama şimdi gidip yatacağım.

5 Temmuz 2021 Pazartesi

 böyle bir tık daha depresif hissettiğimde elim buraya kayıyor. okuma listesinde okunacak üç beş yazının dibini sıyırıyorum, blog okurken bugünkü sıkıntılarımı gerçekten bir anlığına unutuyor, kendimi böyle 2013 yılında falan hissediyorum... kendimi o zamanlarda hissetmeyi ise çok seviyorum. o dönem de başka sorunlar vardı ama yine de onlara karşı hep bir özlem var içimde.. yine de kendimi daha iyi hissediyormuşum herhalde, ya da bugünden bakınca bana öyle geliyor, bilemiyorum. kendime sanırım daha çok güvenim vardı ve daha çok arkadaşım vardı, birlikte olmaktan hoşlandığım daha çok insan vardı ve tabii yanlarında kendimi daha iyi hissettiğim de daha çok kişi vardı. ha tabi bir de kendimi ifade etmeyi daha çok sevdiğim hatta bunun için varmışız gibi yaşadığım, çok konuştuğum, çok insanla konuştuğum ve doğrusunun da bu olduğunu düşündüğüm bir dönemdi. her fikrimin değerli olduğunu düşünüyordum, bu sebeple sanırım fikir beyan etmekten hiç çekinmiyordum. sonra sonra bu çok azaldı, şimdi ise çok kısıtlı bir çevre dışında pek konuştuğum söylenemez. bunda kendime güvenin yavaş yavaş çekilmesi ve eski çevremin büyük çoğunluğunun artık yanımda olmayışının etkisi büyük galiba. biraz da insanın kendine duyduğu sevgi azaldıkça çevrenin de ona karşı sevgisi azalıyor olabilir. sanırım sorunlardan biri de bu. yüzeysel bakıldığında makul bir çerçevede yaşıyorum, bunun bilincindeyim ve ben de genel olarak kendime yüzeysel bakmayı tercih ediyorum ancak bazen insanın kazıyası geliyor, ben de şimdi biraz kazıdım ve elimde birçok farklı sebebe dayalı birçok sorun kaldı.

5 Nisan 2021 Pazartesi

Eveeet en son yazının üzerinden neredeyse iki ay geçmiş. ani bir bırakışla bırakmıştık, ani bir dönüşle geri döndük. Yazı yazmadığım süre zarfında pek çok hadise yaşandı. Kaldığım yerden devam etmek gerekirse evet, yüksek lisans işi olumlu sonuçlandı. En son mülakattan birkaç dakika önce bir şeyler yazmışım. Mülakatta çok heyecanlandım aslında ama sorulan sorulan soruların bir kısmını bildim bazılarınıysa karıştırdım. sanırım heyecandan olduğu anlaşılıyordu çünkü 85 puan vermişler, ikinci olarak girdim. ardından cmk eğitim sıram geldi, bir hafta ona katıldım ve ertesi hafta yanılmıyorsam derslerle birlikte cmk yapmaya da başladım. ondan başta çok çok korkuyordum bir sıkıntı yaşarsam, benim yüzümden bir aksilik yaşanırsa falan diye. ama şimdi alıştım. beş haftam bitti, bu altıncı hafta. iş aramayı ise bıraktım daha doğrusu erteleme kararı aldım. dersler oldukça yoğun; haftada dört gün ve günün muhtelif saatlerinde yani çalışmaya pek uygun sayılmaz. Korece sınavı ise ertelendi korona yüzünden, temmuz'da yapılacakmış. o yüzden ona çalışmayı bıraktım. aslında kursun bitimiyle bırakmıştım zaten ama hep çalışmam gerekiyor diye düşünüyordum, öyle düşünmeyi bıraktım :D şimdi yoğunlaşıp ödevlerimi yapmam lazım, bu ay içinde 3-4 ödev teslim etmek gerekecek. inşallah başarıyla atlatabilirim. burayı böyle eksiksiz infoya boğmak çok iyi hissettirdi. atladığım bir şey yok sanırım. aa unutmadan hong sang soo'nun you and yourself filmini de izledim. gerçekten güzel bir filmdi, hem de baya güzel bir filmdi. 

17 Şubat 2021 Çarşamba

 yl mülakat sırası bekliyorum, elim ayağım titriyor. son güne kaldı konuların çoğu, 3.30'da yattım gece, sabah 7.30'da kalktım. çalışmaya çalıştım bayağı ama tam yetişmedi ve çoğu şeyi de öğrenemedim sanırım okuduklarımdan. o yüzden acayip ötesi gerginim. kaçta gireceğim de tam belli değil, zoom açık bekliyorum öyle. bitse de kurtulsam diyorum bir yandan, diğer yandan da ya çok basit bir şeyi cevaplayamazsam (yl mülakat travmam var) diye içim içimi yiyor. hava da soğuk, karlı bugün. sabah kalktığımda acayip kar yağıyordu. bizim buradaki çocuklar da bir tuhaf, kar yağınca saatin kaç olduğu hiç fark etmeksizin dışarı çıkıyorlar oynamaya. Geçen gece 1'de dışarıdalardı, bugün sabah da 7.30'ta. Ay heyecandan bayılmadan şu işi bir atlatsam hayırlısıyla. seçilmemekten o kadar endişe duymuyorum ama mülakatın çok kötü geçmesinden, hiçbir soruyu cevaplayamamaktan korkuyorum. İnşallah başıma gelmez.

13 Şubat 2021 Cumartesi

akşamüstümü mutfakta harcadım. sabah geç uyandım, öğleden sonra ders çalıştım biraz, sonra markete gittik. sebze falan aldık biraz. üç aylar başladı, arkadaşım oruçtu bugün. ben de iftara güzel bir şeyler hazırlayayım, ne istersin dedim. domates musakkası ve sarımsaklı ekmek istedi. marketten gelip instagramda gördüğümüz bir tarife göre sarımsaklı ekmeği yapmaya başladım. normalde tarifleri fazla olmasın diye hep yarıya bölüp yaparım göz kararı falan ama bu yoğurt, su, süt içeren bir tarifti bilemedim nasıl böleceğimi. kalan yoğurt vardı o da tam tarifte gereken kadardı. şimdi onu tarife göre kullanıp sütü azaltsam bu sefer sert mi olur dedim o yüzden tariften gittim. o da acayip fazla oldu, çok un istedi. evdeki tüm unu kullandım, yetmedi. komşudan un istedik. onunla yaptım. iftara ancak yetiştirdim yemekleri. tam ezan okundu yemek pişti. ama on numara tarifmiş, lezzetli oldu gerçekten. fazla fazla yapmış olunca bir tepsiyi komşuya indirdik. un çok fazla almışız, kek de çırpmamıza rağmen bir sürü un arttı. onu da geri vermek istedik ama komşumuz yok dedi, almadı. en azından sarımsaklı ekmekleri beğenmişlerdir inşallah. birilerine bir şey yapmayı, vermeyi severim ama ya beğenmezlerse diye çok endişe ederim nedense. neyse beğenmişlerdir inşallah. yemekten sonra da ağlayan kek yaptım, krem şanti ve çikolatalı sos hazırlayıp. tabi bunların bir de bulaşıkları, mutfağı toplaması falan bayağı vakit geçti mutfakta. yemek yapmak güzel bir eylem, geç tanıştığım için üzgün, geç de olsa tanışabildiğim için mutluyum. 

12 Şubat 2021 Cuma

geçen karşıma hong sang soo'nun hotel by the river filminin fragmanı çıktı, izledim hoşuma gitti biraz. bakayım bir başka filmlerine dedim. yourself and yours filmi çok hoşuma gitti. dedim ben bunu izleyeyim. ama izleyecek bir yer bulamadım. mubi'de var zannettim, şifre istedim kardeşimden bir heves. ama baktım orada sadece the day after filmi var. :( çok üzüldüm, çok heveslenmiştim. hong sang soo da şimdiye kadar hiç izlemek istediğim bir yönetmen değildi, gece vakti ani gelen bu merakı gideremeyeceğim diye çok endişelendim. o yüzden pek ilgimi çekmemesine karşın the day after filmini izledim. güzeldi ya. siyah beyazdı, normalde siyah beyaz filmleri pek sevmem ama rahatsız olmak yerine bu şekilde filmin çok güzel olduğunu fark ettim. kim min hee'nin karakterini çok sevdim, diyaloglar da çok güzeldi. izlemekten bayağı keyif aldım. bence hong sang soo tam benim tarzım filmler yapıyor. görüntülerin çok estetik olduğu, müziğin fazla baskın olmadığı, çok mutlu ya da çok üzücü olayların pek gerçekleşmediği bunlar gerçekleşse de aşırı tepkilerle karşılanmadığı ya da en azından bunlar üzerinde çok durulmayan, normal şeyler gibi bahsedilip geçilen filmler. insan ilişkilerine, kadın erkek ilişkilerine yoğunlaşmış, herhalde kendi hayatından da çokça yansıma var. benim için bunlar bir filmde iyi şeyler, film izlerken ne çok şey öğrenmek ne çok şey hissetmek isterim. yalnızca keyifli zaman geçirip güzel şeylere bakmak isterim. aşırılıklardan hoşlanmam. bu yönlerle bayağı tatmin oldum filmden. keşke yourself and yours filmini de izleyebilsem.

şimdi de bakınıyorum ne izlesem diye, sanırım edward yang'ın terrorizers filmini izleyeceğim. aslında onun da daha çok izlemek istediğim filmleri var ama mubi'de bu varmış aramakla falan da uğraşamayacağım o yüzden gidip dümdüz izleyeyim bunu. inşallah sıkıcı değildir valla tek endişem o. 

 Dün akşam korece kursu vardı. Dersler üç saat sürüyor hatta aşıyor bile. geçen dönem de aslında topik 1 dersi aldım ama o biraz kolaydı ve kamera açma zorunluluğu yoktu, hoca bir şey sorunca sıkı takip etmesem bile rahatlıkla cevaplayabiliyordum o yüzden yatarak dinliyordum dersi. bu dönem farklı bir hoca geliyor hem ders çok ağır bilmediğim çok şey hem de hoca sürekli soru soruyor ve kamera kapatmaya izin vermiyor. o yüzden üç saat bayağı yorucu geçiyor. topik 2 bayağı zor bir sınav, çok çalışmak lazım. nisan'a kadar rahat bir 300 400 kelime ezberi yapmam lazım. bu zamana kadar hep korece biliyorum diye dolaşıyordum ama bilmiyormuşum :( bu gerçekle yüzleşmek üzdü, o yüzden dişimi sıkıp çalışıp topik'ten zor da olsa 4. seviye almam lazım korece biraz biliyorum diyebilmek için. 

bugün de aslında çalışmam lazım hem korece hem de haftayaki mülakat için ama şu saat (14.34) oldu, kitap açmadım :( bugün sıcaklık birden 10 15 derece düştü, kar atıştırdı hatta biraz. hava bundan sonra soğuk karlı geçecek diyorlar. ben kar kış pek sevmiyorum ama kuraklık endişesi yüzünden bu sevindirici bir haber yine de. 


10 Şubat 2021 Çarşamba

bugün biraz ders çalıştım. dün yeni korece kursuna başladım, nisan'da topik II sınavına gireceğim inşallah, onun için. ders bayağı ağır, hoca sürekli soru soruyor ve çok ödev veriyor. biraz da ödev yaptım o yüzden. sonra arkadaşımla dışarı çıktık. okuduğum üniversitenin ordan ders notu almaya gittik, bu vesileyle biraz hava da almış oldum. kaç gündür dışarı çıkmıyordum. süleymaniye civarında biraz yürüyüş yapıp nuriosmaniye, sonra cağaloğlu tarafından marmaray'a çıkıp eve geldik. 

şimdi de ders çalışmam lazım ama hiç çalışasım yok :( daha erken ama saat, boş da geçirmek istemiyorum :( yemek yerken bir film izledik demin, her ülkenin kendi versiyonunu çektiği, türkiyedekinin adı cepteki yabancı olan film. filmin adı çok cringy değil mi? 2 sene falan önce kore versiyonunu izlemiştim onun adı intimate strangers'tı, bence daha güzeldi isim açısından. onun dışında ikisi de aynıydı zaten ama kore vers. yine de benim favorim oyunculardan dolayı. güzel bir konu bence, bir yemek masası başında kan revan olmadan gerilim en çok nasıl hissedilirse öyle hissediyor insan izlerken.

bu yazıya başladığımda saat dokuz sularıydı, boş geçirmek istemiyordum bu akşamı ama saat 12'yi geçti bile :( uykum da geldi kaçmadan gidip yatsam iyi olacak, sonra uyuyamıyorum sabah da uyanamıyorum. bu üç saatlik süreçte bir film izledim, filmi izleyene kadar da bir sürü film araştırdım. şimdi elimde kardeşimin mubi şifresi var ben de izleyebildiğim kadar izlemek istiyorum. ama benim art house, sanat filminde beğendiğim tür çok kısıtlı. sakin olsun aşırı dram olmasın aşırı mutluluk da olmasın karakterler çok sakin tipler olsun ve görüntüler güzel olsun müzik de çok olmasın isterim. o yüzden seçmek çok zor oluyor yani bu özellikleri hangi gruba sokup ne diye aramalıyım filmleri bilemiyorum. neyse böyle bakınırken az evvel jake gyllenhaal'ın oynadığı enemy filmine denk geldim. değişik güzel filmdi, istediğim özellikleri de taşıyordu. beğendim. gidip yatacağım şimdi. goodnight~

9 Şubat 2021 Salı

son attığım yazıların hiçe yakın görüntülenme alması bende bir rahatlığa sebep oldu. sosyal medyada falan paylaşmıyorum yazı yazınca çünkü zaten okunmalarını ister gibi yazmıyorum görüldüğü üzere. ama neticede gerçekten hiç okunma olmaması biraz günlük gibi yazma lüksü verdi bana. hoşuma gitti.

en son o iş olmadıktan sonra üzüldüm ama dilekçe falan yazınca aslında nefret etmeye başladığımı düşündüğüm işim o kadar iğrenç gelmemeye başladı. bu işi yapsam o kadar da kötü olmaz diye düşünmeye başladım ama iş başvurularımdan bir sonuç olmamaya devam edince tekrar depresifleştim. sonra kendimi motive edecek bir şey buldum. önümüzdeki hafta yüksek lisans mülakatı var. istediğim bölüm çok az kişi alıyor ve en iyiler giriyor sadece. benim sınav puanlarım ortalamanın biraz üstü, okul puanım ise düşük. mülakat %30 etkileyecek o yüzden ders çalışmaya başladım. bu yl programına girme hayalini aslında bir yıldır kuruyorum. geçen dönem başvurdum fakat covid sebebiyle geçen döneme mahsus mülakat yapmama kararı almaları ve okul puanının oranını üç katına çıkarmaları sebebiyle giremedim. en sevdiğim alanın yl'si. hocaların hepsine hayranım. işin daha dramatik yanı bölümü bu alan sayesinde sevmiş olmam. bu dersi alana kadar hiç ısınamadığım, ara sıra bile uğramadığım okula bu ders sayesinde müdavim oldum ve doğru düzgün bitirebildim fakülteyi. o yüzden girebilmeyi çok istiyorum yüksek lisansa. 

şimdilik o işle uğraşıyorum bakalım nasıl sonuç alacağız. 

6 Şubat 2021 Cumartesi

 acaba tek bana mı mahsus diye merak ettiğim bir sorunum var. yaşamadığım anıları özlüyorum. başkalarının yaşadığı şeyleri sanırım kendi anılarımla karıştırıyor ve garip bir nostalji hissi duyuyorum. keşke o zamana dönebilsem diye düşünüyor ve içimde tuhaf bir özlem fark ediyorum ama ben bunu hiç yaşamadım ki diye de kendimi uyandırmaya çalışıyorum. sonra geçiyor ama başka bir olay karşısında yine aynı şey olabiliyor. mesela bir şarkı dinliyorum. ay keşke bu şarkının popüler olduğu zamana dönebilsem çok güzeldi o zamanlar diye düşünüyorum ama fark ediyorum ki aslında ben o şarkı popülerken dünyada yoktum. yani bu bir örnek, böyle bir sürü farklı durum oluyor. niye böyle oluyor bilmiyorum tam da anlatamadım zaten

4 Şubat 2021 Perşembe

 Öğlen istediğim işe başkasını aldıklarını öğrenmemden sonra bari resim yapayım dedim. Aralık ayında resim yapmaya başladım. Çok spontane gelişti, hiç ilgim olmayan bir alandı bir anda heves ettim nedensizce. Genelde akrilik arada eserse sulu boyayla manzara vari bir şeyler yapıyorum. Tuvale henüz cesaret edemiyorum, çok da yer kaplayacağı ve evde yeterli muhafaza alanım olmadığı için şimdilik tercih etmiyorum. Suluboya kağıtları üstüne çalışıyorum. Çok kötü resimlerim var özellikle kafamda bir şeyleri büyütüp başlarsam çok fena batırıyorum. Daha basic şeyleri ay bunu yaparım ya diye başlarsam fena yaptığım söylenemez. Youtube'dan tutorial takip ediyorum bazen, bazen de öyle gelişine yapıyorum. Güzel bir uğraş ama. Kafa dağıtıyor.

Resim bitince bir şeyler hazırlayıp yemek yedim. Holidate diye bir netflix filmi izledim. Pek güzel değildi ama başrol çiftin bir vibe'ı vardı o yüzden izlemesi keyifli bir boş filmdi. Batılı kadınların da bekarlık yüzünden çevre baskısına uğraması çok ilginç değil mi ya? İş kadına zulme geldi mi tüm dünya devletleri tek millet nedense. Bu filmde de kız tatillerde ailedeki tek bekar olarak dışlanmamak, kötü hissettirilmemek için tatil flörtü ediniyor yine farklı saiklerle bu tarz bir ihtiyaca sahip bir beyi. Yaşamları çok çarpık, çok anlamsız falan ama başrol çift tatlıydı gerçekten^^

Geçen de şey izledim, son iki yılda max 2-3 film izlemiş ben bu ara işsiz olduğum için her gün film izliyorum, What We Did On Our Holiday diye bir film. Bu inanılmaz güzel bir aile filmiydi. 3 çocuk sahibi çift, şiddetli geçimsizlik nedeniyle ayrılma kararı alır ama kanser olan erkek eşin babasının 75. yaş günü için İskoçya'ya, babayı ziyarete gideceklerdir, zaten hasta olan babalarını daha çok üzmek istemediklerinden ayrılık hususunu hiç çaktırmamaları gerekecektir. Bu kısa tatilde çocukların dedeleriyle ilişkisi, dedenin hayata bakış açıları falan çok güzeldi. İskoçya manzaraları da çok güzeldi.<3

Şimdi de bloga girmişken biraz okuma listeme baktım, geçmişte çok blog okuyormuşum gerçekten. 50'ye yakın takip ettiğim blog, en son 2016-2017'ye kadar yazmış, teker teker bırakmış yazmayı. Geriye 5 blog falan kalmış. Üzüldüm ya, bende de nostalji hastalığı var galiba. Birçok kişi aynı işi instagram üzerinden devam ettiriyor aslında ama aynı şey bile yazılsa burada yazılınca bana daha güzel geliyor.


Çok üzgün bir işsizim arkadaşlarım :( çok üzgünüm gerçekten. işsiz kalacağımı hiç düşünmemiştim hayatımın hiçbir evresinde. Türkiyemiz bize bundan iyisini layık görmüyor gerçekten. iş arama sürecimin 18. günündeyim. muhtemelen 100'e yakın başvuru yaptım. başlarda yalnız kendi alanımda başvurular yaparken hiçbir sonuç alamadıkça farklı alanlara, gördüğüm eğitimin aşağısında çalışanlar arayan ilanlara da başvurmaya başladım. Ancak tüm bunlardan yalnızca bu hafta bir dönüş alabildim. Dönüş aldığım ofis mesleki yeterliliği ölçme adına görüşme öncesi belli sorular sorup bir de dilekçe yazmamı istiyor, bunlar doğrultusunda görüşme yapılabileceğini söylüyordu. Verdikleri sorular konusunda başta zorlandım, cevap vermesem mi diye düşündüm. Ancak bu fikirden hemen vazgeçtim. Çünkü ben işsizdim. Aldığım tek dönüşe de cevap vermeme gibi bir hadsizlik yapacak konumda değildim. Bu sebeple biraz mesai harcayıp verilen istenen cevapları mail attım. En azından içime sinen bir iş çıkarmıştım. Dolayısıyla içim rahat dönüş bekleyebilirdim ancak bir cevap almamaktan da oldukça endişeliydim. 

Neyse akşam gönderdiğim maile ertesi gün telefonla cevap aldım. Aynı gün görüşme yapalım deniliyordu. Dilekçemin fail olmamasına çok çok sevindim. Görüşmede, nitelikleri birbirine çok yakın 3 aday olarak yüz kişiden geriye kaldığımız, aramızdan seçim yapılmasının çok zor olacağı söylendi. Tüm şartlarıyla iş o kadar içime sindi ki bir yandan hayırlısı tabii diyor bir yandan seçilmezsem ne kadar üzüleceğimi düşünüyordum. Yaklaşık bir gün boyunca haber bekledim. Gece boyu uyanıp uyanıp bu işin benim için hangi açılardan çok iyi olacağını düşündüm. Yaklaşık bir saat önce ise mail geldi. Başka bir arkadaş seçilmiş :( 

Kendimi teselli etmeye çalışıyorum, belki çalışmaya başlayınca sorunlar çıkacaktı, göründüğü gibi olmayabilirdi diye ama ikna da edemiyorum maalesef :(